CHP’nin çağrısıyla Silivri Atatürk Meydanı’nda düzenlenen mitingde, on binlerce yurttaş demokrasi ve hukukun üstünlüğü için bir araya geldi.
CHP’nin “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitingi, saat 20.30’da Silivri Atatürk Meydanı’nda başladı. Mitinge on binlerce yurttaş katıldı. Alanı dolduran kalabalık, ellerinde pankartlar ve sloganlarla halk iradesine sahip çıkma çağrısı yaptı.
Miting sırasında, Silivri’de tutuklu bulunan CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun da mitingi cezaevinden takip ettiği belirtildi.
Miting alanında gençlerin tutuklanmasına tepki gösteren yurttaşlar, “Gençlere özgürlük” , “Dikdatör Erdoğan” , “Hak hukuk adalet” sloganları atıyor. Tutuklu gençlerin aileleri, 30 Mayıs’ta yapılacak duruşma için dayanışma çağrısı yaptı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Silivri’de düzenlediği halk buluşmasında konuştu. Silivri’de akrabalarını da ziyaret ettiğini belirten Özel, “Güzel insanlarının omuz omuza olduğu, adı güzel kendi güzel Silivri’deyiz” diyerek sözlerine başladı.
Konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı sürecini ve geçmişte yaşanan Ergenekon ve Balyoz davalarını hatırlatan Özel, Silivri Cezaevi’ni de içine alan yeni bir vizyon sundu. Özel, “Size söz veriyoruz, Ekrem Başkan’ın Cumhurbaşkanlığında Silivri’yi ‘Özgürlükler ve Demokrasi Müzesi’ yapacağız,” dedi.
2008–2011 yılları arasında yaşanan FETÖ kumpaslarına değinen Özel, “Bu ülkenin şerefli askerlerine, gazetecilerine kumpaslar kuruldu. Dönemin Başbakanı, kendisini o davaların savcısı ilan etmişti” ifadelerini kullandı. O dönem kamuoyunun yakından tanıdığı ve daha sonra yurtdışına kaçan eski savcı Zekeriya Öz üzerinden bugünkü siyasi operasyonlara dikkat çeken Özel, şunları söyledi:
“Tayyip Erdoğan’ın önünü açan, etrafında temizlik yapan o kudretli savcı Zekeriya Öz, 15 Temmuz’da sıçan gibi ülkeyi terk etti. Bugün de Erdoğan’ın yetki verdiği, yargıyı siyasi operasyonlar için kullananlara sesleniyorum: Zekeriya Öz’ün sonunu yaşamak istemiyorsanız akıllı olun, hukuktan ayrılmayın, iftiracı olmayın!”
Özgür Özel, İmamoğlu hakkında devam eden davaları da hatırlatarak, “Bugün Ekrem Başkan’a ve arkadaşlarımıza kurulanlar da en az o gün kurulan kumpaslar kadar ciddidir. Sakın yarın karşımıza çıkıp da ‘aldatıldım, beni affedin’ demesin. Bunun hesabını millet senden soracak,” dedi.
Özel, son yerel seçimlerde halkın kararının yok sayılmaya çalışıldığını vurgulayarak, “Geçtiğimiz seçimde İstanbul’un belediye başkanını halk seçti, Silivri’de de halk kararını verdi. Ancak bu kararlardan rahatsız oldular. Hem mevcut belediye başkanlarına hem de halkın takdir ederse gelecekteki Cumhurbaşkanına karşı bir siyasi darbe girişimindeler,” ifadelerini kullandı.
Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her darbenin bir karargâhı vardır. Bu darbenin karargâhı Beştepe’dir. Bu darbenin mühimmatı yalandır, iftiradır.”
Boğaziçi ve Nurettin Yıldız tepkisi: “Yazıklar olsun!”
Konuşmasında Boğaziçi Üniversitesi’nde son günlerde yaşananlara da değinen Özel, öğrencilere yönelik baskılara sert tepki gösterdi. “YTÜ’lüler, Boğaziçililer koşup gelince darbeciler neye uğradığını şaşırmışlardı. Şimdi o Boğaziçili öğrencilerden intikam almaya çalışıyorlar. Tepkilerini ‘terör’ gibi göstermeye uğraşıyorlar” dedi.
“Bakın Boğaziçi’nde neler oluyor, çoğu kanal anlatmıyor. Yazıklar olsun ki ne TRT ne merkez medya işin özünü anlatmıyor” diyen Özel, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Boğaziçi’nde olanlar şudur: Nurettin Yıldız isimli, selefi karanlıktan beslenen bir adam diyor ki, ‘Buluğ çağından önce çocuk evlenebilir. Çocuklar arası nikah olabilir. Mesela 7 yaşındaki bir kız çocuğu 25 yaşındaki bir adamla nikahlanabilir.’ Bu bir namussuzluktur! Volkan Konak ölünce arkasından hakaret eden Çatalca Müftüsüyle bu Nurettin’i birlikte yuhalayın! Bu adamı konuşma yapmaya çağıran kayyum rektör Naci İnci’ye de yazıklar olsun!”
Özel, halkın vicdanına da seslenerek şunları söyledi:
“Kayseri’deki Mahmut abime, Konya’daki Rukiye teyzeme, Trabzon’daki Emine ablaya söylüyorum: 7 yaşındaki torunuzu 20 yaşındaki birine verilebilir diyenlere karşı hepimizin evlatlarını savunan Boğaziçi’nin aslan evlatlarına sahip çıkın!”
Özel, “Bundan 55 gün önce ‘Bir ay sonra birbirlerinin gözlerinin içine bakamayacaklar’ diyordu. Otuz değil, elli beş gün geçti. Akrabalarımın gözünün içine bakıyorum. Yarın Ekrem Başkanlayım. Eğer cesaretiniz varsa, ben arkadaşlarıma güveniyorum, yargılamayı TRT’den yayınlayın da görelim!” sözleriyle yargılamaların kamuoyuna açık yapılması çağrısında bulundu.
Özel, Erdoğan’ın suçlamalarının temelsiz olduğunu vurgulayarak, “Erdoğan’ın iddia ettiği, yalancı şahitlerin iddia ettiği her şey boşa çıktı. Meşe, çınar, ladin diye üç odun buldular, onlara iftira attırdılar” dedi.
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Ekrem İmamoğlu’nun mitinge gönderdiği mektup okundu. Mektubunda şu ifadeler yer aldı:
“Biliyorsunuz, altı yılda Silivri’de çok şey başardık. Dar gelirli hemşerilerimizin, çiftçilerimizin yanında olduk. Büyük yatırımlar ve yeni hizmetlerle Silivri’de hayatın her alanını iyileştirdik, Silivri’yi güzelleştirdik. Biz Silivri’nin doğal ve tarihi değerlerini korumaya, tarım ve turizm olanaklarını geliştirmeye odaklanmışken; iktidar, Silivri zindanlarını doldurmakla meşguldü.
Ekonomide, dış politikada ve halkın refahını artırmada başarı gösteremeyen tek adam rejimleri hep aynısını yapar: Vatandaşı baskı altına alır, siyasi rakiplerini saf dışı bırakmaya çalışır.
Güzelim Silivri’nin bir zindanla anılmasına sebep olanlar, milletin iradesini yok sayan; siyaseti yargı eliyle dizayn etmeye çalışanlardır. Gerçeği dile getiren, hakkını arayan, özgürlük ve adalet isteyen herkesi susturmaya çalışıyorlar. Onların tahammül edebildiği tek muhalefet, kendi çizdikleri sınırların dışına çıkmayan ve asla seçim kazanamayacak bir muhalefet.
Kendinden başkasına özgürlük tanımayan, adalet duygusunu yitirmiş bu iktidar; Türkiye’ye ne huzur getirir, ne barış, ne refah, ne de mutluluk… Biz, herkesin kendini özgür hissettiği; kimsenin özgürlüğünün bir başkasına zarar vermediği, adaletli bir Türkiye için yola çıktık.
Bizim yolumuz, ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen, ‘Özgürlüğün, eşitliğin, adaletin dayanak noktası milli egemenliktir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur.
Atatürk’ün yolu zorlu ve onurlu bir yoldur. Ben her türlü bedeli ödemeye hazır olarak bu yola çıktım. Yıllardır kumpaslarla, iftiralarla mücadele ediyorum. Soruşturulmaktan, yargılanmaktan korkmam, yılmam.
Ama biri var ki, benim tutuksuz yargılanmamdan bile ödü patlıyor. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a Silivri’den soruyorum:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyken, bugün bana yöneltilen türden iddialarla yargılandın. Ama bir gün bile tutuklanmadın. Hapis cezası aldığında bile tutuksuz yargılandın. O zaman geçerli olan kurallar, ben yargılanırken neden geçerli olmuyor?
Tutuksuz yargılansam, meydanlarda olurum, milletimin gözlerinin içine bakarak gerçekleri anlatırım diye mi korkuyorsun?
“Tutuklama kararını ben vermiyorum, hâkim veriyor” diyerek kimseyi kandıramazsın. Yargıya nasıl müdahale ettiğini, mahkemeler üzerinde kurduğun baskıyı bu millet çok iyi biliyor. Silivri’deki davaların asıl savcısının kim olduğunu da bu millet çok iyi biliyor.
Sevgili dostlarım, kardeşlerim; adaletini yitirmiş bir iktidar, temelsiz bir binaya benzer. O bina mutlaka yıkılır.
Bir kişinin bile haksız yere hapiste olmadığı, en ağır suçları işleyenlerin bile adil yargılandığı, hiçbir suçlunun cezasız kalmadığı adaletli bir Türkiye’yi mutlaka kuracağız.
Sadece adliyelerde değil; sokakta, pazarda, iş yerinde, okulda, hastanede herkes için, her yerde adaleti hâkim kılacağız.
Gelirde, vergide, imkân ve fırsatlarda adaleti sağlayacağız.
Özgür ve adil bir ülkede yaşamanın huzuruyla birbirimize daha çok bağlanacağız. Birlikte daha güçlü bir ülke kuracağız.
Sevgili dostlarım, kardeşlerim; kendinize güvenin. Sizler bu ülkenin gerçek sahiplerisiniz. İktidarlar gelir geçer, millet kalır. Millet büyüktür.
Milletin sevgisiyle ısınan Silivri sıcaktır; ama milletin ahıyla buz kesen saraylar soğuktur.”
Mitingde, Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) tutuklu Hatay Milletvekili Can Atalay’ın mektubu okundu. Yurttaşlar adına “Milli irade öncelikle seçme hakkına saygıdır. İşine geldiğinde seçim sonuçlarına ‘milli irade’ diyen, işine gelmediğinde ise tanımayan bir siyasal iktidar var” mesajı verildi.
“Bugün 14 Mayıs 2025. Yurt dışındaki oylarla seçilen bir milletvekilinin, Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi’nin tam üç kez verdiği “Derhal tahliye edilmeli, Meclis görevine başlamalı” kararlarına rağmen hâlâ cezaevinde tutulmasının ikinci yılı. Can Atalay olayı, Türkiye’nin derin bir siyaset ve hukuk krizi yaşadığının simgelerinden biridir.
Anayasa ve yasalar açıkça çiğneniyor. Mahkemeler, Yargıtay ve son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çoğunluğu eliyle bu haksızlıkların aracı hâline getirildi. Bugün ülkede ne Anayasa ne yasalar geçerli; yurttaştan kopmuş, desteğini yitirmiş bir Saray rejimi ne derse o oluyor. İktidarlarını sürdürebilmek için her yolu deniyor, her kurumu ve kuralı çiğnemekten çekinmiyorlar. Rakip istemiyorlar; keyiflerine göre yönetmek istiyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun da demir parmaklıklar ardına konmak istenmesi bu yüzdendir.
Ancak “ama”sı yok! 19 Mart’ta başlayan, hak ve hukuktan yana bütün yurttaşları bir araya getiren direniş, milli iradenin ne olduğunu gösterdi. Yurttaşlar “Derhal seçim, hemen seçim!” diyor. Alanlardan, okullardan, her yerden bu ses yükseliyor.
Can Atalay kararı, Anayasa Mahkemesi tarafından Meclis’e gönderildi ancak Meclis Başkanı bu kararı aylarca sakladı. Nihayet Meclis kürsüsünden okunduğunda yaşanan şaşkınlığa hep birlikte tanık olduk. Çünkü hukuksuz fiili durumlara yaslananlar, hukuku savunanlar karşısında gerilemeye mahkûmdur. Meclisin bu utanç verici duruma düşmesinden çoğunluk sorumludur. Bu utanca son vermek de onların görevidir.
“Anayasa için varız” diyen bir Meclis, Can Atalay olayını Anayasa’ya uygun biçimde çözmeden inandırıcılığını tamamen yitirir. Yurttaşlar silahsız siyaset için önemli bir adım atıldığını ifade ediyor. Toplumsal yaşamdan şiddeti, silahı söküp atmak kıymetlidir; ama barışın ilk ve en temel şartı hukuktur. Barış ancak demokratik siyasetin alanı genişlerse kalıcı olur. Her gün cezaevlerini doldurarak, siyasi rakipleri yalan ve iftiralarla tasfiye etmeye çalışarak barış olmaz. Demokrasi ve hukuk yok sayılırken, yurttaşa baskı uygulanırken kimse “barış” çağrılarına inanmaz.” (Politika Servisi)