Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
KİTAP

Tayfun Sav, Kurtlar Vadisi Yıllarını Anlattı!..

Tayfun Sav, Kurtlar Vadisi Yıllarını Anlattı!..
22.09.2025 15:20
0
A+
A-

Türk televizyonunun unutulmaz yüzlerinden, karakterleriyle hafızalara kazınan usta oyuncu Tayfun Sav ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Hem sanat yolculuğunu, hem rol aldığı yapımların perde arkasını hem de sektörün bugün geldiği noktayı kendisinden dinledik ve uzun uzun konuştuk.

Abdussamed Tosun: Oyunculuk kariyeriniz boyunca canlandırdığınız karakterlerde kendi hayatınızdan izler bulduğunuz oldu mu? Sizce sanatçı rolün içine ne kadar kendini katmalıdır?

Tayfun Sav: Elbette oldu. Çünkü bir oyuncu sadece senaryoyu ezberleyip sahneye çıkmaz; karakterin içine kendi ruhunu, birikimini, yaşanmışlıklarını katmalıdır. Ben de yıllardır canlandırdığım rollerin içine hayatımdan, gözlemlerimden, toplumda gördüklerimden mutlaka parçalar ekledim. Aksi takdirde oynanan şey sadece kuru bir metin olur. Bir karakterin halkın hafızasında yer etmesi için oyuncunun ona gerçek bir nefes vermesi gerekir. Sanatın özü de budur: Rol ile hayat arasındaki bağı kurabilmek.

Abdussamed Tosun: Günümüz dizi ve sinema dünyasında hızlı tüketim çağındayız. Sizce sanatın kalıcı olabilmesi için ne gerekiyor?

Tayfun Sav: Sanat, toplumun değerleriyle beslenir. Yeşilçam döneminde biz insana dair hikâyeleri, sevgiyi, fedakârlığı, ahlâkı anlatırdık. Bugün ise sektör daha çok ticari kaygılarla yürüyor. Diziler milyonlar kazanıyor ama set emekçileri aylarca maaş bekliyor. Düşünün; dizilerde başroller milyonlar kazanırken, benim gibi 47 yılını sanata vermiş aktörlere ve set emekçilerine haftalık 30-40 bin gibi komik ücretlerle adeta kölelik yaptırılıyor. Başrollerin aldığı ücret tabii ki bizi ilgilendirmez, ancak aradaki uçurumu sizlerin takdirine bırakıyorum. Biz oyuncular makul bir ücret alsak, set emekçileri de insanca bir ücret alır. Bir buçuk saatlik diziyi on günde, gece gündüz demeden çalışan insanlara yazık değil mi? Biz rolümüzü oynayıp evimize gidiyoruz, onlar ise sabahlara kadar çalışmaya devam ediyor.

Tiyatro, sanatın anasıdır; öğretici ve kök vericidir. Sinema babadır; kalıcıdır, iz bırakır. Diziler ise günübirlik işlerdir. Eğer kalıcı olmak istiyorsak emeğe, ahlâka ve milletin ortak değerlerine sahip çıkan eserler üretmek zorundayız. Aksi halde sanat, sadece tüketilen bir sektör olarak kalır.

Abdussamed Tosun: O zaman en başa dönelim, Tayfun Sav kimdir? Nasıl bir ailede büyüdü, bize biraz Tayfun Sav’ı anlatır mısınız?

Tayfun Sav: Ben Çerkez kökenli bir ailenin çocuğuyum. Anne babam kültürlü ve sanatla iç içe bir aileye mensuptu; babam dört fakülte bitirmiş, annem ise fakülte mezunu ve iki dil bilen, toplamda sekiz dil bilen bir insandı. Ben bu köklü, kültürel birikime sahip ailenin tek çocuğuyum.

Sanat yolculuğum Ankara yıllarında konservatuvar eğitimiyle başladı. Daha sonra devlet tiyatrolarında hem sanatçı hem yönetici olarak çalıştım, koreografiler yaptım ve sanatın farklı alanlarında deneyim kazandım. 1982’de sinema ile tanıştım; rahmetli Melih Kibar’la sanat danışmanlığı yaptım, Mehmet Teoman ve Yasemin Yalçın gibi isimlerle projelerde yer aldım. 1991’de tiyatroların koreografisini üstlendim. Kısacası sanatla iç içe, adeta bir sanat “ahtapotu” gibi geniş ve zengin bir deneyime sahip oldum.

Yaşamım boyunca hem devlet balesinde hem de özel sektörde enerjimi, vatanım ve bayrağım için, gelecek nesiller adına üretime harcadım. Ancak son dönemde zayıfladığım için sektör tarafından pek aranılmadım; ya da bazı yapımcılar bizim gibi tecrübeli oyuncuların yanında oynamak istemiyor olabilir. Bugün bu yaşta kaç kişi kaldı, bunu sizin takdirinize bırakıyorum. Ama şunu net olarak söyleyebilirim: Biz var olduğumuz sürece sanatımızla ahlâkı, kültürü, sevgiyi ve saygıyı insanlara sunmaya devam ediyoruz. Belki de bu yüzden hâlâ bazıları bizi tercih etmiyor.

Abdussamed Tosun: Kurtlar Vadisi’nde “Mito” karakteriyle geniş kitlelere ulaştınız. O dönemin etkisini sahne arkasında nasıl yaşadınız?

Tayfun Sav: Mito benim için bir dönüm noktasıydı. Sadece bir karakter değildi; devletin derin dengelerini, istihbarat ilişkilerini, vatan sevgisini ve güç çatışmalarını yansıtan çok katmanlı bir roldü. 22 yıl geçse de sokakta insanlar hâlâ repliklerimi hatırlatıyor ve karakteri konuşuyor. Bu bir oyuncu için en büyük ödüldür. Çünkü bir karakteri halkın kalbine işlediğinizde, zaman ne kadar geçerse geçsin, unutulmaz olur. Sanatçının kalıcılığı işte bu şekilde ölçülür.

Abdussamed Tosun: Dijital platformların çoğalmasıyla oyunculuk sizce nasıl bir yöne evriliyor?

Tayfun Sav: Dijital platformlar Türk sinemasına kalite getirdi. Daha cesur senaryolar, daha titiz prodüksiyonlar görüyoruz. Bu da hem oyuncuya hem yönetmene alan açıyor. Ben de dijitalde çalıştım ve çok keyif aldım. Ancak bir endişem var: Sanat, sadece dijitale sıkışmamalı. Çünkü bu ülkenin milyonlarca insanı hâlâ televizyon izliyor. Eğer sanat halka ulaşmayacaksa, sadece belli bir kesimin keyif aldığı bir alan olursa, misyonunu kaybeder. Bizim görevimiz sanatı geniş kitlelere ulaştırmak, bu toprakların sesini ve hikâyesini her kesime taşımaktır.

Abdussamed Tosun: İlk kez kamera karşısına geçtiğiniz “Elveda Dostum” filminde neler hissetmiştiniz?

Tayfun Sav: İlk deneyimim unutulmazdır. Kadir İnanır, Zeki Alasya, Ahu Tuğba gibi ustalarla aynı projede yer almak büyük bir şanstı. Onlar bize sadece oyunculuğu değil, sanatın adabını, saygısını öğrettiler. O yıllarda ustalar çırağa kol kanat gererdi. Bugün ise sektör hızın ve paranın esiri olmuş durumda. Bu çok acı. Oysa sanat sabırla yoğrulur, emekle büyür. Eğer biz bu ruhu kaybedersek, geriye sadece ticari işler kalır.

Abdussamed Tosun: Sizi en çok zorlayan ama aynı zamanda dönüştüren rol hangisiydi?

Tayfun Sav: Kesinlikle Kurtlar Vadisi’ndeki Mito. Çok yönlü, derin bir karakterdi. Onu oynarken hem psikolojik hem de dramatik açıdan büyük bir sınav verdim. O rol, beni oyuncu olarak olgunlaştırdı, insan olarak da derinleştirdi. Bugün tekrar canlandırsam, belki çok daha farklı bir yorum katardım. Ama işte bu, sanatın güzelliği: Her yaş, her dönem size yeni bir bakış açısı kazandırıyor.

Abdussamed Tosun: Sanat yaşamınızda “iyi ki yapmışım” dediğiniz ve “keşke” dediğiniz işler oldu mu?

Tayfun Sav: “İyi ki” dediğim çok iş var, çünkü her rol bana bir şey kattı. “Keşke” dediğim olmadı, çünkü o günün şartlarında elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Ama keşkem var dersem, bu sektörün topluma daha faydalı, daha değerli işler üretmemiş olmasıdır. Keşke sanatımızı emeğe, insana ve vatanın değerlerine daha çok yaslasaydık. O zaman bugün çok daha güçlü bir kültürel miras bırakırdık.

Abdussamed Tosun: Sizce bir oyuncunun en büyük başarısı ödüller midir, yoksa seyircinin kalbinde yer edinmek mi?

Tayfun Sav: Seyircinin kalbinde yer edinmek her zaman önceliklidir. Ödüller gelip geçer, raflarda tozlanabilir; ama halkın sevgisi ömür boyu sürer. Ancak verilen her ödül, bir oyuncu için aynı zamanda motivasyon kaynağıdır. Bu, daha iyisini yapmak için bir teşvik ve sanat yolculuğunda bir rehberdir. Önemli olan, ödülün peşinden koşarken özünü kaybetmemek ve halkın gönlünde kalıcı eserler bırakabilmektir.

Abdussamed Tosun: Son dönemde genç oyunculardan kimleri beğeniyorsunuz?

Tayfun Sav: Çağatay Ulusoy’un disiplinini ve çalışkanlığını çok beğeniyorum. Serenay Sarıkaya farklı bir enerjisiyle dikkat çekiyor. Birce Akalay ise hem tiyatro kökeninden gelen sağlam bir oyunculuk disiplinine sahip hem de ekrana çok doğal bir şekilde yansıyor. Onun sahici tavrı, rol yapmadan duyguyu aktarabilmesi çok kıymetli. Benim için en önemlisi doğallıktır. Kamera karşısında hayatı olduğu gibi yansıtabilmek, izleyiciye rol değil gerçek bir hayat kesiti izlettirebilmektir. Gençlerde bunu görmek umut verici, çünkü gelecekte Türk sineması ve televizyonu onların emeğiyle yükselecek.

Abdussamed Tosun: Eski diziler ve filmler daha uzun soluklu olurdu. Bugünse hızlı üretim var. Sizce bu kaliteyi etkiliyor mu?

Tayfun Sav: Evet, etkiliyor. Çünkü hız, sanatta kaliteyi düşürür. Reyting için yapılan işler çabuk tüketiliyor. Ama sahici olan, kalıcı olur. Eski Yeşilçam filmleri hâlâ izleniyorsa, sebebi doğallığıdır. Bugün insanlar özlemle o samimiyeti arıyor. Sanat, insanın ruhuna dokunmalı. Yoksa sadece bir ürün olmaktan öteye gidemez.

Abdussamed Tosun: Son olarak, yıllarını sanata adamış bir usta olarak gençlere ve izleyicilere bırakmak istediğiniz mesaj nedir?

Tayfun Sav: 47 yıllık sanat hayatım boyunca öğrendiğim en önemli şeylerden biride insan olmayı başarmanın ve değerlerine sahip çıkmanın her şeyden önce geldiğidir. Yaradan’dan ötürü her canlıya saygı duymak, bayrağımıza ve ülkemize sahip çıkmak, bu toprakların değerlerini korumak hepimizin görevidir. Para elbette gereklidir ama asıl değer, geride bırakacağımız izlerdir. Sanat yoluyla gelecek nesillere eserler bırakabilmek, bu dünyadan göçerken arkamızda kalıcı ve anlamlı bir miras bırakabilmek çok kıymetlidir. Hepimizin sonunda varacağı yer bir avuç topraktır; önemli olan, bu topraklarda bıraktığımız eser ve izlerdir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.